Kimisi gerçek kimisi uydurma da olsa komik fıkralar bizi her zaman güldürmeyi başarır.
Hele ki fıkra anlatmayı iyi bilen birinden dinlenen fıkralar oldukça eğlenceli vakitler geçirmemizi sağlar.
İster okuyup gülmek için isterse de öğrenip başkalarına anlatmak için internet aleminde ulaşabileceğiniz temel fıkraları dahil en komik fıkraları sizin için bulup bir araya getirdim.
Açıkçası gülmediğim hiçbir fıkraya bu galeride yer vermedim. Umarım siz de gülüp eğlenceli vakit geçirirsiniz.
İşte sizin için derlediÄŸim en komik fıkralar…
1. İleri Teknoloji
Babası çocuğuna güzel bir iş kurmak için paçaları sıvamış.
Ancak oğlu salak olduğu içinhiç bir işi beceremiyormuş.
Babası ona ne iş bulduysa hepsini eline yüzüne bulaştırıp berbat etmiş.
En sonunda babası tam otomatik bir sosis fabrikası kurdurmuş.
Çocuğunu elinden tutup bari iş öğrensin diye hemen fabrikadaki bir sosis makinesinin başına götürmüş.
“Bak oÄŸlum” demiÅŸ. “Buradan öküzü yolluyorsun, diÄŸer taraftan sosis olarak çıkıyor.
Bu kadar basit iÅŸte, anladın mı?”
Çocuk babasının yüzüne salak salak bakıp “Peki baba, buradan sosisi koysak öteki taraftan öküz olarak çıkar mı?” diye merakla sorunca, babası hemen cevaplamış:
“Maalesef evladım, o teknoloji bir tek senin ananda var.”
2. Nur Yüzlü Dede
Bir adam uçağıyla Afrika’nın üzerinde gezerken birden uçağı arızalanır ve ormanlık bir alana düşer.
Adam ne yapayım diye düşünürken bir Afrika kabilesinin ona doğru yaklaştığını görür.
Adam içinden “Boku yedik” der. O anda nur yüzlü dedenin sesini duyar:
– Hayır evladım boku yemedin.
– Peki ÅŸimdi ne yapmam gerek?
– Åžuradaki mızrağı görüyor musun?
– Evet…
– Al onu öndeki renkli giysili adamın tam kalbine batır.
Adam mızrağı alır ve adamın tam kalbine batırır. Bunun üzerine nur yüzlü dede:
– Evet evladım, iÅŸte ÅŸimdi boku yedin.
3. Mantıklı Rahibe
İki rahibe varmış, biri matematikçi diÄŸeri mantıklı… Bunlar bir akÅŸam karanlıkta kiliseye dönerken matematikçi rahibe mantıklıya dönerek:
“Yaklaşık 20 dakikadır bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklaşıyor. Åžu andaki mesafe 50 metre.” der.
Bunun üzerine mantıklı rahibe bunun tek mantıklı açıklaması olabileceğini ve adamın kendilerine tecavüz edeceğini ve daha hızlı yürümeleri gerektiğini söyler.
Rahibeler daha hızlı yürümeye başlarlar. 2 dakika sonra matematikçi rahibe:
– Adam da hızlandı ve aradaki mesafeyi kapatıyor. Åžu anda 30 metre arkamızda!
Mantıklı rahibe:
– O zaman mantık olarak koÅŸmamız gerekir.
Rahibeler koşmaya başlar ve 2 dakika sonra matematikçi rahibe:
– O da koÅŸuyor ve arayı kapatıyor. Åžu anda mesafe 10 metre.
Mantıklı rahibe:
– O zaman mantık olrak bizi yakalayacak. Birimiz saÄŸa, diÄŸerimiz sola saparak kiliseye ulaÅŸmaya çalışalım, en azından birimiz kurtulur.
Bunun üzerine matematikçi sağa, mantıklı sola doğru koşmaya başlar.
Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulaşır ve telaş içinde beklemeye başlar. Biraz sonra da mantıklı rahibe gelir. Matematikçi sorar:
– Ne oldu, ne yaptın?
– Adam beni takip etti. Artık mesafe üç beÅŸ adıma kadar düşmüştü, mantık olarak daha fazla koÅŸmanın anlamı yoktu.
– Eeee…
– mantık olarak ben durdum, adam da durdu.
– Sonra…
– Mantık olrak ben eteÄŸimi kaldırdım, o da pantolonunu indirdi.
– Peki daha sonra…
– Daha sonra ne olacak, eteÄŸini kaldırmış bir rahibe pantolonunu indirmiÅŸ bir adamdan daha hızlı koÅŸar.
4. Türk Kadını
Amerikan delegesi hanımefendi kürsüye gelmiş.
“Geçen yılın kararlarını aynen uyguladım. Eve gider gitmez kocama: ‘Bundan sonra temiz çamaşır istersen kendi çamaşırını kendin yıka. İşte makine orada!’ dedim. İlk gün bir ÅŸey görmedim. İkinci gün bir ÅŸey görmedim. Üçüncü gün bir baktım, makinenin başında sadece kendi çamaşırlarını deÄŸil, benimkileri de yıkıyor.”
Ardından Alman delegesi söz almış.
“Ben de kararımız gereÄŸince kocama: ‘Bundan böyle temiz tabakta yemek istiyorsan kendi bulaşını kendin yıka’ dedim. Birinci gün bir ÅŸey görmedim. İkinci gün bir ÅŸey görmedim. Üçüncü gün baktım, makinenin başında sadece kendi bulaşığını deÄŸil, benimkileri de yıkıyor.”
Ve sıra Türk delegesine gelmiş.
“Türkiye’ye döner dönmez kararımız gereÄŸince kocamla konuÅŸtum. Ona: ‘Bundan böyle yemek yemek istiyorsan, kendin piÅŸirmen gerekecek. İşte mutfak orada!’ dedim. Birinci gün bir ÅŸey görmedim. İkinci gün bir ÅŸey görmedim. Üçüncü gün sol gözüm biraz açılır gibi oldu, hafiften görmeye baÅŸladım.”
5. Yarım Kivi
Adamın biri süper marketin manav bölümünde satış elemanını ikna etmeye çalışmaktadır:
– Kivi alacağım ama yarım kivi istiyorum.
– Saçmalamayın beyefendi yarım kivi mi olurmuÅŸ?!
– Yok ben hepsini yiyemem, ben yarım kivi istiyorum.
Olurdu olmazdı tartışmasına girerler ve sonunda satış elemanı, “Ben içeride müdüre sorayım, kivinin yarısını satabilir miyiz diye.” deyip adamın yanından ayrılır. Müdüre olayı anlatmaya koyulur. “Müdür bey, salağın biri geldi, yarım kivi istiyor, ne diyeyim?”
Lafını bitirir bitirmez arkasında müşteriyi görür ve bozuntuya vermeden konuşmasına devam eder:
– Bu beyefendi de diÄŸer yarısını istiyor.
6. İran Halısı
Kadının biri pahalı halılar satan bir dükkana girer. Ve ilk bakışta çok beğendiği bir İran halısına doğru yönelir. halıya daha yakından bakmak üzere yere doğru eğildiğinde istemeyerek sesli bir şekilde gaz kaçırınca çok utanır ve hemen kimse duydu mu diye etrafına bakınır.
Arkasında duran satıcıyı görünce konuyu unutturmak için aceleyle satıcıya, “Bu İran halısı kaç para?” diye sorar.
Satıcı gayet pişkin bir şekilde cevap verir:
– Hanımefendi, halıya sadece bakmakla osurduÄŸunuza göre, fiyatını duysanız sıçarsınız!
7. 3000 Dolar
Adam New York’ta lüks bir randevu evinin kapısını çalar:
– Merhaba, Samantha ile görüşmek istiyorum.
– Bir dakika efendim.
Adamı içeri alırlar. Bir süre sonra çok güzel bir kadın merdivenlerden iner:
– Beni aramışsınız.
– Evet, geceyi seninle geçirmek istiyorum.
– Tamam ama benim tarifem biraz pahalıdır. GeceliÄŸi 1000 dolar.
– Parası önemli deÄŸil. geceyi seninle geçirmek istiyorum.
Beraber yukarı çıkarlar. Geceyi birlikte geçirirler. Ertesi gün adam yine randevu evine gelir.
Samantha ile görüşmek istiyorum.
– Beyefendi baÅŸka kızlarımız da var.
– Umurumda deÄŸil, Samantha ile görüşeceÄŸim.
Samantha gelir:
– Yine mi sen!
– Evet, geceyi seninle geçirmek istiyorum.
– Yalnız fiyatımı hatırlıyorsun deÄŸil mi? 1000 dolar.
– Hiç önemli deÄŸil. Ben geceyi seninle geçireceÄŸim.
Birlikte yukarı çıkarlar. O geceyi de beraber geçirirler.
Ertesi gün aynı adam, aynı randevu evi…
– Merhaba, Samantha ile görüşmek istiyorum.
Samantha aşağı iner:
– Tanrım, yine mi! Bak, devamlı müşterilere indirim falan yapmıyorum. Fiyatım aynı, 1000 dolar.
– Önemli deÄŸil. Ben geceyi seninle geçirmek istiyorum.
Yine yukarı çıkarlar. İşlerini bitirdikten sonra Samantha:
– Benden bu kadar hoÅŸlanman çok güzel ama nalayamıyorum. 3 gece üst üste bana 1000 dolar ödedin. Nerelisin sen?
– Tel Aviv…
– Tel Aviv mi? benim kız kardeÅŸim de Tel Aviv’de yaşıyor.
– Biliyorum, sana getirmem için bana 3000 dolar vermiÅŸti.
8. Sıra
Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder. Önde giden köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir başka tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam. Tuhafına gider.
Kafilenin başındaki adam kuşkusuz cenazenin sahibidir, yanına yaklaşır ve sorar:
– Beyefendi, ölenler neyiniz oluyor acaba?
Adam yanıtlar:
– Öndeki karım, arkadaki de kayınvalidem.
– Vah vah başınız saÄŸolsun. Nasıl oldu?
– KöpeÄŸim karıma saldırıp öldürmüş. Kayınvalidem de karıma yardıma gelmiÅŸ, onu da öldürmüş.
Adam biraz düşündükten sonra sorar:
– Beyefendi köpeÄŸinizi alabilir miyim?
– Sıraya geç!..
9. Topal EÅŸek
Bir zenci pazarda topal bir eşek satıyormuş. Japonun biri eşeği incelemiş. Sağına soluna, ayağına, dişine bakmış ve basmış parayı eşeği satın almış.
KomÅŸuları, “Yahu topal eÅŸeÄŸe bu kadar para verilir mi, amma dolandırıldın be!” diyerek üzerine varınca Japon: “Bakmayın eÅŸeÄŸin topal olduÄŸuna, hayvanın ayağına çivi batmış, çiviyi çıkardım mı haftasına varmaz eÅŸek düzelecek.” demiÅŸ.
KomÅŸular durur mu, doÄŸru zenciye gidip, “Ya ne yaptın sen, eÅŸek topal diye ucuza kaptırdın, meÄŸer eÅŸeÄŸin ayağında çivi varmış, eÅŸek onun için topalmış.” deyince, zenci: “Ne diyorsunuz be! Hayvan zaten topal, o çiviyi ben çaktım!” der.
KomÅŸular tekrar Japona gidip, “Kazığı sen yemiÅŸsin, eÅŸek zaten topalmış satılırken anlaşılmasın diye ayağına çiviyi zenci çakmış.” deyince bir an düşünen Japon: “Vay zenci vay!.. VerdiÄŸimiz para da sahte olmasa herif bizi dolandıracaktı.” der.
10. Kraliçe Elizabeth
Temel bir gün İstanbul’a gelmiÅŸ. Yarım saat boyunca top atışları duymuÅŸ. Yoldan geçen adama sormuÅŸ:
– Yarım saattir top atışları duyayrum, ne oliyi?
– Kraliçe Elizabeth İstanbul’a geldi de, onun için top atışı yapıyorlar.
Temel neyse deyip devam etmiş yoluna. Ama yarım saat daha geçmesine rağmen top atışları durmayınca kendi kendine söylenmiş:
– Ula yarım saattir bi kariyu vuramadılar.